dumrul
27 Nisan 2012 Cuma
KİTAP - SODOM VE GOMORE (ROMAN) - YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU (MUTLAKA OKUNMASI GEREKEN BİR ŞAHESER)
Yakup Kadri Karaosmanoğlu bu kitapta Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’da yaşayan bir zümreyi ve bu zümre içindeki insanların ilişkileri anlatarak ahlak ve toplum değerlerini anlatır ve sorgular. Kronolojik sırada “Hüküm Gecesi” nden sonra gelir. Bu romanda ayrıca İngiliz işgalcilerinin o dönemde Türklere bakış açısı anlatılmaktadır. Tabi bilinmeyen ise Anadolu yanan içten ateş ve sosyal olarak bozulmamış insanlardır. O Anadolu bir çığ gibi büyüyerek gelmiiş., o işgalcilere dersini vermiştir. İstanbul ve içindekilerden nefret eden ve onlarla işbirliği içindeki yerli ahaliyi nasıl bozuk para gibi harcandığını anlatan dev bir romandır. Anadolu aydınları bir bir canlarını verirken İstanbul daki "bir kısım zümre" şahsi menfaatlerinin peşinde, yabancı işgalcilerle iç içe yaşamaktadır. Belkide onların mezesi olmuşlarıdır. Ama romanın sonunda herkes layık olduğu yere ve yörüngeye dağılır. Bu kitabı okumak tarihimizi tanımak ve belkide tüm çağlarda olabilecek aynı tekerrürlerden ders almak adına bize yardımcı olacaktır.
YABANCI ATASÖZLERİ...BİR KÖŞEDE DURSUN...YüZYILLARIN TECRüBESİ SÖZLE
Tanrı karıncayı yok etmek isteyince,ona kanat takar. (Alman atasözü)
Korkak olduğunu bilmeyen herkes cesurdur. (Alman atasözü)
Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir. (Amerikan Atasözü)
Odununu kendi kesen,iki kere ısınır. (Amerikan Atasözü)
Balık ve konuk üç günde kokar. (Amerikan Atasözü)
Akıllı bir adam yalnız kendi tecrübelerinden,çok akıllı bir adam başkalarının da tecrübelerinden yararlanır.(Çin atasözü)
Fısıldanan sözler,çok kere yüksek sesle söylenenden daha uzağa giderler. (Çin atasözü)
Anlatırsanız unuturum,
Gösterirseniz hatırlarım,
Yaptırırsanız anlarım. (Çin atasözü)
Dünyada üç şey saklanamaz: aşk, duman ve parasızlık! (Çin atasözü)
Her akılsıza hayran olacak, başka bir akılsız bulunur. (Fransız atasözü)
Derin olan kuyu değil kısa olan iptir. (Çin atasözü)
Zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür. (Çin atasözü)
Kadınlar gülebildikleri zaman gülerler, istedikleri zaman ağlarlar. (İngiliz atasözü)
Büyük acılar sessizdir. (İtalyan atasözü)
Kartal için bir güvercini mağlup etmek bir şeref değildir. (İtalyan atasözü)
İlk karını sana Allah, İkinci karını insanlar, üçüncüsünü ise şeytan gönderir. (japon atasözü)
Pirincin içindeki siyah taşlardan korkma beyaz olanlardan kork. (japon atasözü)
İnsanı elbisesine göre karşılarlar, bilgisine göre ağırlarlar. (Rus atasözü)
Korku mantıktan daha kuvvetlidir (Yunan atasözü)
Dostunuzu sık sık ziyaret ediniz, çünkü üzerinde yürünmeyen yollar diken ve çalılarla kaplıdır. (hint atasözü)
Nisan yağmuru Mayıs çiçeği getirir. (Kanada atasözü)
ŞAİR BANA YAĞMURU ANLATMA, YAĞDIR!" VİCTOR HUGO
"Şair bana yağmuru anlatma, yağdır!” Victor Hugo
Evet ne pırıltılı ve güzel bir söz. Öyle bir şiir yazacaksın ki, yağmuru anlatma gereksizliği yerine, karşındaki insanın içinde gerçek yağmur yağıyor duygusunu uyandıracaksınız. İşte bu olmak yada olmamak cümlesindeki olmak eylemidir bu. Olduğunda yağmur yağmasa bile şiirini okuyanlar yağmış gibi heyecanlanır. Ne sıradan ve müphem tipler vardır ki tüm servetlerini ortaya koysalar olamazlar ve yağdıramazlar. Victor Hugo olmuş bir elma gibi. kıpkırmzı, mis kokulu tap taze hiç ölmemiş hep yaşamış gibi bir yazar. Yağmuru görmeyene yağdırmış bir yazar. Binlerce dolar ortaya koysak Sefiller romanındaki tek bir kahramanı kadar ünümüz olmazdı Dünya tarihinde. Evet şimdi sefiller romanından bir bölüm veriyoruz. Bu sadece giriş. Göz yaşlarınızın romanın sonunda akıp çağlayacağı daha neler neler var romanda. Okurken insanı kendinden geçirir...
"jean valjean adlı bir köylünün ondokuzuncu asrın ilk otuz senesindeki maceralarını anlatır.valjean aç ailesini doyurmak için bir somun ekmek çaldığından bir kadırgada kürek çekmeye mahkum edilmiştir.defalarca kaçmak istediğinden mahkumiyet süresi 19 seneye çıkmıştır.nihayet 1815te serbest bırakılır.valjean şimdi kızgın ümidini yitirmiş bir adamdır.güney fransada D…. Kasabasına gider .bir kürek mahkumu olduğundan kimse onu barındırmak istemez .nihayet yaşlı ve çok iyi bir insan olan kasabanın pisikoposu onu yanına alır ve gayet nazik davranır.valjean onun misafirperverliğine piskoposun yemek takımlarını çalarak karşılık verir.polis kısa bir süre sonra onu yakalar ve pisikoposa getirir. Ama pisikopos polise yemek takımlarını ona kendisinin verdiğini söyleyerek onu bu durumdan kurtarır. valjean yıllar sonra gördüğü bu güzel hareket bütün fikir ve tavırlarını değiştirir ve yeni bir insan olur. "(1)
NOEL BABA BİZE KüSTü Mü ? YOKSA BİZ Mİ KüSTüRDüK ?
Hikaye Türkiye doğumlu tarihsel bir figür olan psikopos Saint Nicholas`ın (Nikola) fakirlere hediye dağıtmasına dayanır. Bilinen en meşhur yardımı da, üç kızı olan bir babayla arasında geçenlerdir. Bu olayın 320'li yıllarda gerçekleştiğine inanılır. Fakir bir baba kızlarına çeyiz parası karşılayacak durumu yoktur, bu yüzden hiçbir erkek onlarla evlenmek istemez. Böyle bir durumda da kötü yola düşmek zorunda kalabilirler. Oldukça eğitimli ve zengin bir aileden gelen Nikola da üç kızı için üç külçe altını geceleyin gizlice fakir adamın penceresinden içeri atar. Hikayenin bu noktada birçok versiyonları mevcuttur.Bu üç külçe altının 3 gün arayla ya da 3 yıl ard arda atılması ile ilgili; ancak sonu aynıdır. Fakir adam çıkıp kendisini görünce şaşırır ve o'na teşekkür eder; bir rahip olan Nikola da "Bana değil, Tanrı'ya teşekkür et." der. Bu olayın ortaya çıkmasından sonra, o yörede birçok gizlice yapılan yardımların aslında Nikola tarafından yapıldığı anlaşılır. Nikola'nın ölümünden sonra da yöre halkı birbirlerine gizlice hediye vermeye başlarlar ve bir gelenek oluşur."(1)
Bizlere belki Noel Baba gelmedi ama yılbaşlarında gelmiş kadar mtlu olmadık mı ? Sevdiğimiz komşularun evinde çerezler, kestaneler, çeşit çeşit yiyeceklerle süslü bir gecede, tombala oynamanın heyecanı sarmadı mı hepimizi ? Belki ilk çinkoyu yapamadık diye üzldük ama, gece yarısı hep beraber geriye saymadık mı ? Ya tek kanallı dönemde gece yarısı dansöz çıkacak diye herkes gözünü televizyona dikmedi mi ? Belki o zamanlar Noel Baba geldide, dansöze bakmaktan biz görmedik kendisini. Hep bacanın yada sobanın yanınada aradık hediyelerimizi. Oysa Noel baba o tombala oyunlarında vermişti hediyemizide farkında bile olmadık. Şimdilerse ise ne o sıcacık sobalar ne sıcacık komşular ne tombala nede geri saymalar var. Noel Baba gelmez oldu. Küstümü acaba bize. Yoksa biz mi zorla küstürdük. Belki bir gün bidaha gelir. Oda belki bu yılbaşı olur mu olur....
Bizlere belki Noel Baba gelmedi ama yılbaşlarında gelmiş kadar mtlu olmadık mı ? Sevdiğimiz komşularun evinde çerezler, kestaneler, çeşit çeşit yiyeceklerle süslü bir gecede, tombala oynamanın heyecanı sarmadı mı hepimizi ? Belki ilk çinkoyu yapamadık diye üzldük ama, gece yarısı hep beraber geriye saymadık mı ? Ya tek kanallı dönemde gece yarısı dansöz çıkacak diye herkes gözünü televizyona dikmedi mi ? Belki o zamanlar Noel Baba geldide, dansöze bakmaktan biz görmedik kendisini. Hep bacanın yada sobanın yanınada aradık hediyelerimizi. Oysa Noel baba o tombala oyunlarında vermişti hediyemizide farkında bile olmadık. Şimdilerse ise ne o sıcacık sobalar ne sıcacık komşular ne tombala nede geri saymalar var. Noel Baba gelmez oldu. Küstümü acaba bize. Yoksa biz mi zorla küstürdük. Belki bir gün bidaha gelir. Oda belki bu yılbaşı olur mu olur....
ÖLMEYİN -PABLO NERUDA
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler,Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.
İzzeti nefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım
İstemeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,
Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
Görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
Dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler...
AKIL DOLU BİR DİYOJEN CEVABI. KİBİRLİ BİR ZENGİNE SERSERİNİN KİM OLDUĞUNU GÖSTERİYOR.
DİYOJEN (M.Ö. 412 SİNOP - M.Ö 320)

Bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: Ben bir serseriye yol vermem, der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: Ben veririm...!!!!!
ALIŞKANLIK NEDİR ?
Alışkanlık, anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir. Amos Parrish
Alışkanlık cennetin yerine geçer, mutluluğun yerini alır. Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Çok fazla alışkanlık, çok az bağımsızlıktır. Jonathan Swift
Alışkanlık cennetin yerine geçer, mutluluğun yerini alır. Aleksandr Sergeyeviç Puşkin
Çok fazla alışkanlık, çok az bağımsızlıktır. Jonathan Swift
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)